12 Kasım 2015 Perşembe

Rüya

Ben duruyor idim ama kafile durmuyor idi. Bir kaç okumada sonra çöp olacak Medgallis'in şahane romanının kapağında profilden fotoğraflanmış pembe çiçekli Nietzsche bulunması bir yana, bir de yılların duayeni rahmetli Ceylan Ece'yi getirmişler yanlarında, olacak iş değil.. Deli mi bunlar bea?

5 Kasım 2015 Perşembe

Let's get close to them, as a differing approach.
Do - re - mi - fa - sol - la - si - la.
A structural language philosophy is getting  dangerious as an archodox twovibute.

Rabbat for food.
Individual phenopmenology jumped to the picture and emptied the rubbish politically.
Phenomenologic singularity: one hand in right and one hand in left.

The NEW Periodic Table Song (Updated)

When a logical haunt has been evaporated and acclimatised - a full dependence gets bigger than the EE's. We called it classical Hegel thesis, antithesis and syntheses. This is the name of dualism and bifurcation. In other words, autonomous root accident. Compulsory asymmetry causes "falling" of the masks (remember Aristo or Archimedes) - and some companies may gain a negativity allotment. We may label it as "old, fake Hegelian joke ca.ri.ca.tur'e'.




1 Kasım 2015 Pazar

Change.org

Uygar Topumların Ahlak Sorunu Üzerine Düşünceler

'Öylesine'... Hiçbir şeyin 'öylesine' olmadığı zamanlarda kendini rahatlatmanın başka bir yolu olmadığını sezen bilincin yansıması mı bu 'öylesine'lik tavır... Öylesine... Bir genel seçimin daha ardından, bu sefer (b)öylesine olmuş(uz) işte, sonuçlar ortada... Zor günlerden geçmişiz, geçeceğiz de daha belli ki, renkler kendilerini bulana kadar daha çok uzun bir yolumuz var görünen o ki, ülkecek... Yok, çok da ayrı yerlerde olduğumuzu düşünmüyorum.. Ayrılık, yöntemlerden kaynaklanıyor yalnızca, yaşananlardan değil.. Ve hala kağıt üzerine bir şeyler bırakanlar var.. Benim medâr-ı kelâmım da kağıda yazılanlarla olsun... Bu kaosun ortasında şaşırtıcı olacak belki ama, olabildiğince mekanik olmayan, insani sesi de korumaya devam ederek..

Yaşam, içgüdü ve akıl üzerine bir yazı yazmış Doç. Dr. Hamdi Bravo Düşünbil Dergisi'nde.. Yazısında Freud temelli bir açımlamadan yola çıkarak Kant, Socrates ve Nietzsche'nin ahlak ve yaşam çelişkisinden bahsediyor. Evet Kant, elinde bir çekiç, Newton fiziği üzerine temellendirdiği 'akla göre yaşama' nın altruizminde bencilliği reddetmektedir. Kant'ın yorumlamasını, içgüdüye dayalı ve amacı mutluluk olan yaşam hayvanlara özgü iken, amacı ahlaksallık olan yaşamın insana özgü olduğu şeklinde gerçekleştirmiştir Hamdi Bravo. Ayrıca Sokrates'ın, ölüme hazırlanmakla, hastalığından kurtulması arasında bir bağlantı kurmuştur. Burada eklenecek bir nokta, Socrates'ın da ahlakçı bir akılcı olduğu ve 'kendini tanı' ilkesi ile her kişinin doğuştan iyi olduğunu ileri sürmesidir. İnsan doğuştan iyi midir? Doğuştan iyi olunabilir mi? Bugün bu tür soruları gündeme getirmenin ne tür bir toplumsal anlam yarattığı üzerine derinleşebilir miyiz peki?

Gelinen noktada, insanın, hiç de doğuştan iyi olmadığı, yalnızca içinde bulunulan ana göre faydasını maksimize etme yönünde bir eğilim içinde olduğu açık. Ne içinde bulunduğu anı kendisi seçiyor insan, ne kendisine ve ileri götürmek istediklerine olan faydasını net bir biçimde tanımlayabiliyor, ne de bu bulanık faydanın maksimizasyonunu kontrol koşulları kendisine bağlı.. Öyleyse?.. Descartes, Socrates ve Kant'tan yola çıkalarak varılan sonucun II. Dünya Savaşı sonrası doğanların, güzel işlemeli çantalarımızın, pek hoş kaykaylarımızın, spor ayakkabılarımızın yanına düştüğünü görüyoruz.. Kocaman bir sosyal sorumluluk bu... Bakmayın, ne kadar çok tüketirsek o kadar iyiyiz (!).. 

Böyle bir ortaklaşa tüketimde, eğer herhangi bir kurumsal bağınız var ise, olmak da zorunda ise (bu zorunuluğun nedenlerine değinecek kadar uçmuş olmadığımı kabul ediyorum), kaçışın sınırlarını iyi yontmaktan başka çare yok.. 'Özgür irade' konusu çoktan rafa kalkmış durumda.. Freud ölmedi, yüreğimizde yaşıyor, bilimin felsefeden ayrıştırılması ise zaten bir 20. yüzyıl hatası uzantısı, bütüncül olmalıydı ama yontuldu 21. yüzyıl bilimlerinin kaderinden pek de farkı olmayan bir biçimde.. 

20. yüzyıl bilimi deyince belirlenimcilikten bahsetmek gerekiyor biraz.. 'Hayat' olarak addedilenin tecavüze girdiği nokta.. Müdahaleye.. 'İlişki'nin nasıl kurulması gerektiğini bilme yetisinden mahrum bir 'hayat'ın yükü bilimin üzerine binmeye devam ettikçe, bilimin sırtı kambur olmaya devam edecek.. İnsanlar kendilerini 'ses' ve yanlış yapılandırılmış bir dil, yanlış yapılandırılmış ifadeler üzerinden dışavurma çabası vermeye devam ettiği sürece.. Arkada uzanan kuyruk geçmişin kuyruğundan başkası değil.. 'Toplumsal bilinçaltı' na değinmiş miydik? Vurmaktan çok daha acil halledilmesi gereken sorunlar var oysa ki..

Bulanıklar koşarken tutmaya çalışmaya alışmış olmak kötüdür.
Velhasılı kelam, ilacınızı her zaman, uyuşmadan, dilinizin altında saklamayı unutmayınız..